Ağrı Basın

Başkan Ömer Yıldız Zamlar Karşısında Destekler Yetersiz Kalıyor

Ağrı

Ağrı Ziraat Odası Başkanı Ömer YILDIZ 2021 yılını değerlendirerek, 2022 yılında ki beklentilerini açıkladığı bir mesaj yayınladı.

2021 yılının ülkemizde neredeyse tüm sektörler için oldukça zor geçen ve olumsuz sonuçlarla karşılaştığımız bir yıl olduğunu belirten Başkanımız Ömer Yıldız sözlerini şöyle sürdürdü:

“Tarım sektörü de bu zorluk ve olumsuzluklardan etkilendi. Gerek 2020 yılında başlayan pandeminin devam etmesi, gerekse yurdun üçte ikisini önemli derecede etkileyen kuraklık, hem tarım ürünleri arzında daralmaya ve fiyatlarda istikrarsızlığa yol açtı. Hem de istihdamda ve sosyoekonomik yaşantıda bir dizi sıkıntıyı beraberinde getirdi. Diğer taraftan, 2021 yılında döviz kurundaki anormal artışlar, tarımsal girdi fiyatlarındaki küresel ve ülkesel dalgalanmalar sonucu sorunlarımız daha da arttı.

2021 yılında yaşadıklarımız tarımsal üretimin ne kadar önemli olduğunu ve asla ihmal edilemeyecek bir sektör olduğunu bize somut delilleriyle gösterdi. Gıda ürünlerinde görülen yüksek fiyatlar ve bazı ürünlere erişimdeki sorunlar, yediden yetmişe toplumun her kesimine tarımın milli güvenliğimizin en önemli bileşenlerinden biri olduğunu açıkça gösterdi.

“Tarımsal Girdilere Yapılan Zamlar Karşısında Destekler Çok Yetersiz Kalıyor”

Tarımsal girdilerde yapılan zamlara karşın desteklerin yetersiz kaldığını ifade eden Ömer Yıldız açıklamasını şöyle sürdürdü:

“Kuraklık ve her yıl yaşadığımız diğer afetler dikkate alındığında bu zamlarla birlikte 2022 yılı tarım sektöründe zorlu geçecek. Bu duruma hükümet seyirci kalamaz. Çiftçimiz zaten gübre ve mazottaki yüksek artışlar nedeniyle sonbahar ve kış ekimini yapamadı. Ekim yapanlar ise gübreyi yetersiz kullandı veya hiç kullanamadı.

Yılbaşında yapılan bu yeni zamlar girdi maliyetlerini daha da artıracak, girdi kullanımını daha da azaltacaktır. Yeni elektrik fiyatlarıyla sulama da yapılamayacaktır. Sadece sulamadan dolayı çiftçimizin elektrik fiyatları 2 kat arttı. Bu maliyetleri karşılayamayan üreticilerimiz üretimden vazgeçecek, fiyatlar yükselecek, hem çiftçilerimiz hem tüketicilerimiz zarar görecek, gıdaya ulaşım da zorlaşacaktır. Zaten sıkıntı içinde olan hayvancılık sektörü, yem fiyatlarındaki artış, çiğ süt ve karkas fiyatlarının para etmemesi sonucu daha zor günler yaşayacaktır. Sektör yeni bir kriz ile karşı karşıyadır.

Maliyetlerin aşırı artması karşısında girdi desteği çok yetersiz kaldı. Bitkisel ve hayvansal üretim yapan üreticilerimize moral verecek yeni destekleri acilen devreye sokmazsak, ülke olarak üretimi değil, ithalatı desteklemiş oluruz. 2022 yılı insanımız için zor bir yıl olur. Ülke olarak ağır faturalar öderiz. Sonra çok pişman oluruz, ancak ahlar vahlar para etmez.”

Tarımsal girdi kullanımı: Gübre, Mazot, Tohum, Elektrik

Başkan Ömer Yıldız, tarımsal girdinin önemli kalemleri olan gübre, mazot, tohum ve elektrik konusunda ise şöyle konuştu:

“2021 yılının Eylül ayından itibaren gübre fiyatlarındaki aşırı yükseliş beraberinde gübre kullanımında azalmayı getirdi. Artan gübre fiyatları dikkate alındığında, 2021 yılında hububatta dekara 20 lira, diğer ürünlerde dekara 8 lira olan destek çok yetersiz kaldı. Gübre desteğinin bazı ürünlerde gübre maliyetini karşılama oranı yüzde 1’lere kadar düştü. Gübre desteği de anlamını yitirdi. Gübre fiyatlarının yarısının devlet tarafından destek olarak verilmesi sağlanmalıdır.

Önemli bir tarımsal girdi olan gübrede, Aralık ayı itibariyle son 1 yılda, amonyum sülfat gübresi yüzde 437, üre gübresi yüzde 403, amonyum nitrat gübresi yüzde 371, DAP gübresi yüzde 294 ve 20.20.0 kompoze gübresi yüzde 261 oranında arttı. Gübre kullanımının sürdürülebilir olması için gübre fiyatlarının makul seviyelerde tutulması gerekiyor.

2022 yılında yetersiz gübre kullanımının ülkemize faturası ağır olur. Dövizdeki artış nedeniyle bazı tarım ilaçları fiyatlarında da yüzde 70’e varan oranlarda artışlar yaşandı. Geçen yıla göre süt yemi yüzde 97,1, besi yemi yüzde 96,5 oranında arttı. Aralık ayının 20’sinden sonra döviz kurunda görülen düşüşlere bağlı olarak pek çok gıda ürününde ve tarımsal girdi fiyatlarında beklenilen düşüş yaşanmadı.

Bu durumda gübre fiyatlarında da kayda değer oranlarda indirim olmadı. Gübre piyasasının istikrarsızlığından yaralanarak haksız kazanç elde eden bu firmaların ve dağıtıcıların, Ticaret Bakanlığınca denetlenerek piyasa fiyatlarının düzenlenmesi açısından gübre fiyatlarını maliyet ve onun üzerine adil bir kâr düzeyine getirmeleri sağlanmalıdır. Bu bağlamda gübre üreten ve ithal eden tüm sektörün dünya gübre fiyatlarının yüksekliği karşısında üreticilerin gübreye taleplerini haksız kazanca dönüştürme çabasına girmemeleri gerekiyor.

Üreticinin sırtından haksız gelir elde etmeye çalışmak, tarımsal üretime vurulacak en büyük darbelerden birisidir. Diğer önemli bir girdi ise mazottur. Mazot fiyatları, 2021 yılında yüzde 73,8 artarak 6 lira 68 kuruştan 11 lira 56 kuruşa yükseldi. Ancak, 31 Aralık 2021’den 8 Ocak 2022’ye kadar geçen sadece bir haftalık zaman diliminde mazotun litre fiyatına yüzde 19,64 zam yapıldı. Tarımın bu en önemli girdisi 2022 yılının daha en başında 11 lira 56 kuruştan 13 lira 83 kuruşa çıktı ve 1 litre mazot 1 doları geçti.

Gıda arzına olan ihtiyacın geçmiş yıllara göre daha da arttığı günümüzde, tarımsal üretimin başlangıcı olan tohumun önemi her geçen gün artıyor. Gıda zincirinin ilk halkası olan tohum, biyolojik ve kültürel çeşitliliğin ise temelini oluşturuyor. Dünyada ve ülkemizde ekim alanları giderek daraldığından, üretimi arttırmanın tek yolu verimliliği artırmaktır. Bu nedenledir ki tohum üretiminin artırılması ve tohum ihtiyacımızın yurt içinden karşılanması önem taşıyor.

Sertifikalı tohum üretimi 2020 yılında bir önceki yıla göre yüzde 8,6 artarak 1 milyon 242 bin 65 tona ulaştı. Sertifikalı tohum üretim miktarının içerisinde en fazla pay alan tohum türü, 500 bin 574 ton ile buğdaydır.

Ekilişlerin bu yıl Kasım ayına sarkması ve kuraklık nedeniyle hububat piyasasında görülen aşırı daralma tohumluk fiyatlarını da etkiledi. Kasım ayında piyasada 2020’ye göre buğday tohumluğu için yüzde 75’i, arpa tohumluğu için ise yüzde 100’ü aşan fiyat farklılıkları oldu. Sertifikalı tohum fiyatlarında yüzde 100’lere varan artışlar yüzünden çiftçimizin sertifikalı tohumluk kullanımında ciddi azalma yaşandı. Bu durum rekoltede ve kalitede kayıplara neden olacak. Bu nedenle sertifikalı tohum kullanımına verilen destekler artırılmalı, üretici teşvik edilmelidir. Sertifikalı tohum fiyatları da olabildiğince düşük tutulmalıdır.

Ayrıca son yıllarda iklim değişikliğinin de etkisiyle yaşanan kuraklık, tohumun ne denli önemli olduğunu bir kez daha ortaya çıkardı. Özellikle kuraklık riski olan bölgelerde kuraklığa dayanıklı tohum çeşitlerinin daha da geliştirilip çiftçiye ulaştırılması sağlanmalıdır. Çiftçimizi kaliteli tohum kullanmaya teşvik etmek gerekirken, yapılan zamlarla çiftçimiz bırakın kaliteli tohum kullanmayı, tohum bile kullanamaz hale geldi. Bu durum üretime büyük darbe vuracaktır.

Tarımsal sulamada üreticilerimizin karşı karşıya kaldığı sorunların başında elektrik fiyatları geliyor. Özellikle fon, pay ve vergi dahil, 2020 yılı Aralık ayı itibarıyla 85,2 kuruştan elektrik alan üreticilerimiz 2021 yılı Aralık ayında yüzde 22,2’lik artışla 104,1 kuruştan elektrik kullanmak zorunda kaldı. Üreticilerimiz mesken abone grubuna göre yüzde 16,34 daha pahalı elektrik kullandı.

Diğer taraftan, 2021’de zaten çok pahalı olan elektrik fiyatları nedeniyle büyük maliyet artışlarını göğüslemek zorunda kalan üreticilerimiz indirim beklerken, 31 Aralık 2021 gece yarısı elektriğe gelen ve 01 Ocak 2022 tarihinden itibaren geçerli olan astronomik zamlar sonucunda yıkıldı.

2022 zammıyla tarımsal sulamada kullanılan elektrikte, tek zamanlı alçak gerilim fiyatında 2021’e göre yüzde 94,8 oranında fiyat artışı oldu.

2021 Aralık ayında, ‘KDV ve diğer kalemler’ hariç tek zamanlı alçak gerilim birim fiyatı kilovat saatte 86 kuruş iken, gelen zamla birlikte kilovat saatte 167 buçuk kuruşa yükseldi. Artan elektrik fiyatları üretimin sürdürülebilirliği için büyük bir tehdit unsuru haline geldi. Üreticilerimiz bu elektrik fiyatlarıyla üretim yapamaz hale geldi.

Üreticilerimizin verimli bir şekilde üretime devam edebilmeleri için elektrik fiyatları makul düzeye çekilmelidir. Tarım sektörünün stratejik önemi göz önüne alınarak, tarıma pozitif ayrımcılık yapılmalıdır.

Elektrikte uygulanmakta olan yüzde 18 KDV oranı artan maliyetler karşısında ezilen çiftçilerimiz için yüzde 1’e indirilmelidir. Elektrik mutlaka desteklenmeli, tarifede ciddi bir indirim yapılmalıdır. Aylık fatura düzenlenmesi de üreticilerimizi sıkıntıya sokmaktadır. Gerekli düzenlemeler yapılarak ürünlerin hasat dönemi dikkate alınıp, yılda bir ya da iki kez olacak şekilde tahsilat yapılması sağlanmalıdır.

Çiftçilerimiz gübre, mazot, sertifikalı tohum, elektrik ve ilaç kullanmaktan korkuyorsa ve kaçıyorsa üretmekte ciddi bir sorun var demektir. Çiftçimizi toprağa ısındırmalıyız, korkularını bertaraf etmeliyiz.

Üretmek için değil, sadece rant için toprak alanların sayısı hızla artıyor. Bu durumu seyredemeyiz, görmezden gelemeyiz. Acil olarak çiftçilerimizin tarlasını satmasını önleyecek, üretimde kalmasını sağlayacak tedbirleri almalıyız. Taşıma suyla değirmen dönmez. İthalatla ülkeyi doyurma imkânı yoktur. Çok üzülürüz. Son pişmanlık fayda etmez.”

Tarımın Finansmanı: Krediler, Faizler, Borçlar

“Çiftçilerimizin 2021 yılında da finansman sıkıntıları yaşadı

“Son yıllarda afetlerin de etkisiyle çiftçilerimizin kredi borçları arttı. Çiftçilerimizin bir kısmı, başka bankalardan yüksek faizle aldığı kredilerle borcunu kapatmak zorunda kaldı.

Üreticilerimize kredi sağlayan kamu kurumlarının faiz oranları da oldukça yüksektir. Tarımsal kredilerde Ziraat Bankası tarafından en düşük uygulanan yılık cari faiz yüzde 16, Tarım Kredi Kooperatifleri tarafından uygulanan yıllık en düşük faiz oranı ise yüzde 22’dir. Diğer bankalarda ise bu oranlar yüzde 25-30 arasında değişiyor.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu verilerine göre, 2020 yılı Eylül ayında 128,2 milyar lira olarak gerçekleşen tarım ve balıkçılık nakdi ve takipteki toplam kredi bakiyesi, 2021 Eylül ayına kadar 156 milyar liraya ulaştı. Son bir yıllık süreçte bankalardan kredi kullanımı yüzde 21,7 oranında arttı.

Dünyada artan ürün fiyatları gıda fiyatlarını da olağanüstü artırdı. Bu yıl aydan aya hızla artan fiyatlardan, ürününü özellikle temmuz ve ağustos aylarında hasat eden ve satışını yapan üreticilerimiz yeterince faydalanamadı. Diğer taraftan, bu yıl başta şiddetli kuraklık olmak üzere yaşanan doğal afetler nedeniyle ekonomik geliri azalan ve krediye daha fazla ihtiyaç duyan tarım sektöründe sorunlar daha fazla arttı. Geçmiş yıllardan birikerek gelen ve bu sene yeterli geliri elde edemeyen çoğu üretici, artan kredi borcunu ödeyemedi.

2021 yılında yaşanan afetlerden zarar gören üreticilerin düşük faizli kredi borçları ertelemesi 3 Ocak 2020 tarihli Cumhurbaşkanı Kararı doğrultusunda yapıldı. Bu karar gereği afet yaşayan çiftçilerin borçlarına, kredinin 1 yıl süreyle ertelenmesi halinde yıllık yüzde 12,75, beş yıl taksitlendirme seçeneğinde ise yıllık yüzde 13,6 oranında faiz uygulandı. Uygulanan faizlerin yüksekliği ve çiftçinin kredi borcunun sadece zarar gören oran kadar ertelenmesi gibi nedenlerle bu karar yeterince fayda sağlayamadı.

Tarım Kredi Kooperatiflerine olan kredi borçlarının ödenememesi ile ilgili yapılan başvurular sonucu 31 Aralık 2020 tarihi itibariyle tasfiye olunacak alacaklar hesabına aktarılan kredi borçları yapılandırıldı. İçinde bulunulan zor süreçte çiftçinin kooperatifi olan Tarım Kredi Kooperatifleri Birliği Kasım ayında biten bu süreyi yeniden uzatmalıdır. Ayrıca, özellikle Tarım Kredi Kooperatiflerinin yapılandırmada peşinat talep etmesi çiftçilerin faydalanmasını engelliyor.

Kurumların yapılandırma uygulamalarından faydalanamayan veya borç yapılandırması yapılmayan çiftçilerin borçları için icra süreci başlatılıyor. Çiftçi borçlarına yönelik yapılan açıklamalarda, Bankalar ve Tarım Kredi Kooperatiflerinin takipteki borçlu sayısı az gösterilmekte, çiftçinin önemli bir kısmının borcunu ödediği ifade edilmektedir.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu verilerine göre 2020 yılı Eylül ayında 5,3 milyar lira olan takipteki kredi tutarı, 2021 Eylül ayında yüzde 14,8 oranında azalarak 4 buçuk milyar liraya geriledi.

İşin gerçeği şudur ki; çiftçilerimiz kredi verilen kuruluşa çağrılmakta, borcunun faizi alınmakta, kalan borcu yeni eklenen faizle yeni kredi olarak devam ettirilmektedir.

Eski borç kapanmış görünmektedir. Ya da kredi kuruluşları kendi bünyelerinde bu borçları yüksek faizlerle yapılandırmaktadır.

“Tarım Sektörümüzün 2021 yılında Kuraklıkla Sınavı Çok Zor Geçti”

Kuraklığın 2021 yılında gündemin birinci maddesi olduğuna dikkat çeken Hakverdi, değerlendirmeye şöyle devam etti:

“Bu afet daha uzun bir süre de önemini artırarak gündemdeki yerini koruyacaktır. Sadece birkaç bölgeyi değil neredeyse bütün ülkeyi etkisi altına aldı.

Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak 10 Aralık 2020 tarihinde yaptığımız basın açıklamasında; 2021 yılının 2020 yılından daha riskli olduğunu ifade etmiş ve bu riski kuraklığın oluşturduğunu net olarak kamuoyuna duyurmuştuk. Kuraklık felaketiyle ilgili olarak 2021 yılının nisan, mayıs, haziran, temmuz ve ağustos aylarında yaptığımız kapsamlı açıklamaları kamuoyuyla paylaştık.

Türkiye Ziraat Odaları Birliği 2020-2021 Tarımsal Üretim Dönemi Kuraklık Risk Tahmin Raporunda da ayrıntılı şekilde öngörü ve taleplerimizi açıkladık. Yayınladığımız raporlardaki öngörülerimizin maalesef tamamı doğru çıktı. 52 ilimizde çeşitli derecelerde görülen kuraklıktan, özellikle kuru alanlarda yetiştirilen hububat ve baklagiller en fazla etkilenen ürünler oldu. Bu yıl arpa, buğday da önemli üretim kayıpları gerçekleşti. Kuraklığın hayvancılıkta da yükselen maliyetlerin daha da artmasına neden olabileceği görülüyor. Geçimini hayvancılıkla sağlayanlar, yem fiyatlarını karşılayamadıkları için hayvanlarını satarak veya kestirerek sektörden çıkmakta, ahırlar boşalmaktadır.

Taleplerimiz doğrultusunda hükümetimiz tarafından kuraklıktan etkilenen buğday, arpa üreticilerine verim kayıplarına göre dekara 50 liraya kadar destek verildi, ancak ödemeler çok gecikti ve gecikme halen devam ediyor.

Buğday, mısır gibi ithal etmek zorunda kaldığımız birçok ürün dikkate alındığında uluslararası piyasalarda yaşanan fiyat hareketleri ülkemiz piyasalarını doğrudan etkiledi. Buna kurdaki anormal hareketlenme de eklenince ithal ettiğimiz ürünlerin maliyetleri tüketici fiyatlarını artırdı ve yüksek gıda enflasyonu riski devam etti.”

Çiftçilerimizin tarım BAĞ-KUR Primleri ;Çiftçilerimizin tarım BAĞ-KUR primleri yüzde 44,87 oranında artarak bin 151 lira 96 kuruştan bin 668 lira 83 kuruşa çıktı” dedi ve BAĞ-KUR primleri konusunda yaşanan gelişmeleri aktardı:

“Bu artışa brüt asgari ücretin yüzde 39,87 oranında artarak 5 bin 4 liraya çıkması ve aylık prim gün sayısının 28 günden 29 güne yükselmesi neden oldu.

Borcu bulunmayan çiftçilere verilen 5 puanlık hazine desteği göz önünde bulundurulsa bile çiftçimizin ödeyeceği tarım BAĞ-KUR primi aylık 985 lira 1 kuruştan bin 426 lira 97 kuruşa yükseldi.

Çiftçilerimizin, 2022 yılında artan tarım BAĞ-KUR primini ödemesi bir hayli zorlaştı. BAĞ-KUR’u ödeyemeyecek güçte olduğunu muafiyet belgesi ile ispatlayan çiftçilerimiz prim ödemekten vazgeçti. Birçok çiftçimiz 2022 yılında yükselen bu primi ödeyemeyecek, tarımda kayıt dışı çalışma da artacaktır.

Devletimiz sosyal güvenlikte çiftçiyi desteklemelidir. Bu nedenle Tarım BAĞ-KUR sigortası prim gün sayısı, 2008 yılında olduğu gibi 15 güne indirilmelidir.

Tarım BAĞ-KUR primlerine uygulanan yüzde 5 oranındaki hazine teşvik indiriminin de en az enflasyon oranına yükseltilmesi sağlanmalıdır.

Tarım BAĞ-KUR primini ödemekte zorlanan çiftçilerimizde, ürününün para etmeme riski, ekonomik sorunlar, girdi fiyatlarının sürekli artması, kuraklık, ansızın yaşanan afetlerle ürününü kaybetme korkusu, bankalara ve tarım kredi kooperatiflerine bitmek tükenmek bilmeyen borçları yüzünden sürekli haciz korkusu gibi bazı stres faktörleri psikolojik travmalar yarattı.

Çiftçilerimize, yıllardır sadece fiziksel değil psikolojik yıpranma payı da istiyoruz. Zor şartlarda çalışanlara fiili hizmet tazminatı veriliyor. Çalışma şartlarının zorluğu dikkate alınarak, bütün çiftçilerimize çalıştıkları her yıl için 4 yılda 1 yıl hesabıyla 90 gün yıpranma payı ilave edilmelidir.

Tarımda çalışan kadınların yüzde 94 buçuğu sosyal güvenlik sistemine kayıtlı değildir. Pozitif ayrımcılığı hak eden kadın çiftçilerimizin sosyal güvenlik sistemine katılımı desteklenmeli, gençlerimizi ve kadın çiftçilerimizi tarımda tutmak için teşvik edici önlemler alınmalıdır. Kadınların sigortalı olmadan önce gerçekleşen doğumları nedeniyle, hizmet borçlanması yapabilmeleri de sağlanmalıdır.”

2022 Yılı Beklentileri

“Ülkemizde girdi fiyatları üreticilerin alım gücünün çok üstündedir. Girdi fiyatları makul seviyelere çekilmeli veya girdi destekleri üreticinin alım gücü göz önüne alınarak artırılmalıdır.

Destek bütçesi, Tarım Kanunu’nda belirtildiği gibi Gayrisafi Milli Hasıla’nın en az yüzde 1’i oranında olmalıdır. Destekler ekimden önce açıklanmalı ve zamanında verilmelidir. Desteklerde adalet sağlanmalı, küçük aile işletmelerine öncelik verilmelidir.

Organik tarım ve iyi tarım uygulamalarında destekler artırılmalı ve üreticilerin desteklerden her yıl faydalanması sağlanmalıdır.

Gençleri tarımda tutabilmek için genç çiftçilere yönelik ek teşvik ve destekler getirilmelidir.

Çeşitli nedenlerle Çiftçi Kayıt Sistemine dahil edilemeyen, ancak tarımsal üretim yapılan araziler de tarımsal desteklerden faydalanmalıdır.

Organik, organomineral ve toprak düzenleyicilerin kullanımı yaygınlaştırmak için desteklemeye devam edilmelidir.

Biyolojik ve biyoteknik mücadele desteği arttırılmalıdır. Mahsulleri Ofisi alım yaparak kuru soğana müdahale etmelidir.

Şekerpancarı alım fiyatı 2021 yılında yüzde 25 artışla 420 lira/ton olarak açıklanmıştır. Ancak girdi fiyatlarındaki dayanılmaz artışlar dikkate alındığında bu oranın yeterli olmadığı ve bu fiyatlarla pancar üreticisinin üretime devam edemeyeceği görülmüştür. Ayrıca, enflasyonu yükseltmemek amacıyla son birkaç yıldır şeker fiyatlarına zam yapılmaması gibi politikalardan pancar üreticisi de oldukça olumsuz etkilenmiştir.

Son dönemde üreticilerin gündeme getirdiği talepler ise şöyle özetlenebilir; Pancar üretiminde verilen avansların artırılması, küspe haklarındaki oranın yükseltilmesi ve küspe fiyatlarının piyasaya göre belirlenmesi, fire oranlarının düşürülmesiyle ilgili beklentiler artmıştır. Ayrıca pancar çiftçisi, ödemelerin üreticilerin pancar teslim tarihine göre belirlenmesini ve bazı fabrikaların gerektiği şekilde kapasite artırımı yapılarak söküm ve teslimin geç tarihe bırakılmamasını beklemektedir. Bunlara ilaveten hem özel sektörün hem de kooperatiflerin açıkladığı pancar fiyatları dikkate alınarak çiftçimizin üretmeye devam edebileceği bir “referans fiyat” açıklanmasının da önemli olduğu düşünülmektedir.

Ülkemiz açısından stratejik ve temel bir ürün olan buğdayda ithalat sürmektedir. Ancak, pandemi sürecinde ihracatçı ülkelerden buğday bulmak zorlaşmış ve daha pahalı bir hale gelmiştir.

Kullanılmayan tarım alanlarını değerlendirerek, verimliliği artırarak rahatlıkla 30 milyon tona yakın buğday üretimine ulaşabilir, ithalat yapmadan hem ülke ihtiyacımızı hem de ihracat için gerekli hammaddeyi sağlayabiliriz.

2018 yılında uygulamaya konulan münavebe sisteminde de sorun çıkmaktadır. Başka ürün üretme imkânı olmayan bazı tarım alanlarıyla ilgili özel düzenleme yapılmalıdır. Münavebeye giren üründen dolayı çiftçinin uğradığı gelir kaybı destek olarak verilmelidir.

Üretimde verim ve kalitenin artırılması için sertifikalı tohum kullanımına verilen destekler artırılmalı, sebze tohumu ve fidelerinde uygulanmakta olan KDV, diğer tohumluklarda olduğu gibi yüzde 1’e indirilmeli, tohumda AR-GE çalışmalarına hız verilmeli, dışa bağımlılık azaltılmalıdır.

Çiftçi Kayıt Sistemi’ne kaydı olsun olmasın tüm çiftçilerimizin tüm bankalara ve tarım kredi kooperatiflerine olan borçları faizleri silinmek suretiyle uzun vadeyle yapılandırılmalıdır.

Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri çiftçimizin düşük faizli kredi ihtiyacının tamamını karşılamalıdır. Bu amaçla tarımsal kredi kullanımı için verilen destek miktarı artırılmalıdır.

Başta Ziraat Bankası olmak üzere tüm bankalar ve Tarım Kredi Kooperatifleri tarafından uygulanan yüksek faiz oranları düşürülmelidir.

Kredi maliyetlerinin düşürülmesi amacıyla bankalar ve tarım kredi kooperatifleri masraf, komisyon, ipotek, hayat sigortası, tarım sigortası gibi çiftçinin masrafını artıran taleplerde bulunmamalıdır.

Her ne kadar tarım sigortasında sigorta prim oranları bazı risklerde düşürülse de artan ürün fiyatları poliçe fiyatlarını artırmaktadır. Bu amaçla sigorta prim oranlarında indirim devam etmelidir.

Çiftçi Kayıt Sistemi’ne dahil olmayan çiftçiler de tarım sigortası yaptırabilmelidir.

Köy bazlı olarak uygulanan kuraklık verim sigortasında tüm ürünlerde parsel bazına geçilmeli, tüm ürünler ve riskler kapsama alınmalıdır.

2022 yılında pilot olarak uygulanmaya başlanan Gelir Koruma Sigortası çiftçileri afetlere karşı daha fazla koruyacak şekilde yaygınlaştırılmalıdır.

Tarım sigortası kapsamında halen yer almayan risklerin veya çeşitli nedenlerle sigorta yaptıramayan çiftçilerin afet zararını karşılayacak şekilde destekleme her yıl yapılmalıdır.

İklim değişikliğinin etkisini azaltmak ve su gibi önemli bir metada sürdürülebilirliği sağlamak amacıyla yeraltı barajlarının yapımına hız verilmeli ve sayıları artırılmalıdır.

Elektrik ve sulama borçlarının desteklerden mahsup edilmesiyle ilgili uygulama kaldırılmalıdır.

Çiftçilerimizin ekonomik açıdan örgütlenmeleri desteklenmelidir. Bu örgütler idari ve mali yönden güçlendirilmeli, fonksiyonel ve profesyonel olmaları sağlanmalıdır.

Sözleşmeli üretim, lisanslı depoculuk ve ürün ihtisas borsaları yaygınlaştırılmalıdır. Depo kurulumu tüm bölgelerde destekleme kapsamına alınmalıdır. Lisanslı depoculukta küçük çiftçilere pozitif ayrıcalıklar tanınmalıdır.

Hayvancılıkta öncelikle sürdürülebilir bir süt fiyatı tesis edilmelidir. Ülke içi bitkisel ve hayvansal üretim teşviklerine devam ederek besilik dana da dahil her türlü ithalatın kısa zamanda ülke gündeminden çıkarılması sağlanmalıdır.

Hayvansal ürünlerde üreticiden tüketiciye kadar ki süreçte bütün aktörlerin kar marjları belirlenmeli, nihai tüketici fiyatından tüm aktörlerin sürdürülebilir gelir elde edebilmesi sağlanmalıdır.

Bir an önce, küçükbaş hayvan sayımızı artırmalı, nüfus artışı ve beslenme alışkanlıklarının değişmesiyle kırmızı ette verilebilecek açığı küçükbaş etiyle kapatmalıyız.

Hayvancılığın geliştirilmesi için meralar korunmalı ve ıslah edilmelidir.

Özellikle küçükbaş hayvancılıkta çoban sorunu halledilmelidir.

Buzağı kayıpları, hayvan hastalıklarıyla mücadele ve bakım ve beslemeyi içeren eylem planları oluşturulmalıdır.

Yem sanayi piyasası kontrol edilmeli, kalite ve fiyat yönünden veriler toparlanmalı, piyasaya gerektiğinde müdahale edecek mekanizmalar hayata geçirilmelidir. Bu kapsamda Tarım ve Kredi Kooperatifleri ve üretici örgütleri üreticilere uygun fiyattan yem teminin de etkin rol almalıdır.

Soya başta olmak üzere yem hammaddelerinde dışa bağımlılıktan kurtulmaya yönelik üretim ve eylem planları belirlenmeli, bu kapsamda iş planı yapılmalı, sözleşmeli üretim kapsamında bu ürünlerin alım garantili satışları düzenlenmeli, destekler bu üretim sistemine monte edilmelidir.

Yem bitkileri üretiminde destekler artırılmalı, desteğin tüm üreticileri kapsaması sağlanmalıdır.

Et ve Süt Kurumu güçlendirilmeli, bağımsız olarak hareket edebilecek bir statüye kavuşturulmalı, piyasayı düzenlemeye yönelik görevlerini yerine getirmesi için gerekli kaynaklar sağlanmalıdır.

Ülkemiz kanatlı sektöründe hastalıkların her zaman risk olduğu düşünülerek mücadeleden taviz verilmemelidir. Damızlık ihtiyacının yurt içinden karşılanmasına yönelik Ar-Ge yatırımları artırılmalıdır.

Başta peynir olmak üzere ürünlere katma değer kazandırılma ve markalaştırma çalışmalarına hız verilmelidir.

Hayvan hastalıkları ile etkili mücadele edilmelidir..

Kadın ve genç çiftçilere pozitif ayrımcılık yapılmalı, zor şartlarda üretim yapan çiftçilere her yıl için 90 gün fiili hizmet zammı (yıpranma payı) verilmelidir.

Genç çiftçilerin tarım BAĞ-KUR primleri devlet tarafından karşılanmalıdır.

Pozitif ayrımcılığı hak eden kadın çiftçilerimizin sosyal güvenlik sistemine katılımının desteklenmesi için, gençlerimizi ve kadın çiftçilerimizi tarımda tutmak için teşvik edici önlemler alınmalıdır.

Tarımda çalışan kadınlar, sigortalı olmadan önce gerçekleşen doğum nedeniyle, hizmet borçlanması yapılabilmelidir.

Muafiyette geçen süreler çiftçilerimizin çalışma gün sayılarına eklenmelidir.

Diğer sigortalılar 7 bin 200 prim gün sayısı ile emekli olurken, Tarım bağ-kurlular ve esnaf bağ-kurlular 9 bin gün prim ödemektedir. Çiftçilerimizi rahatlatmak için, yıpranma payı verilmeli, diğer meslek gruplarına göre çiftçimizin tarımı terk etmemesi için bu avantaj sağlanmalıdır.”

Bakanlığımızın daha fazla sayıda tarım danışmanı istihdamı için daha kapsamlı düzenlemeler yapmasını ve bu bağlamda ziraat mühendislerinin daha fazla desteklenmesini bekliyoruz.

Sonuç olarak;

“Ülkemiz tarımının önemli sorunları olmakla birlikte çok da büyük bir potansiyeli bulunmaktadır. Çiftçilerimiz, bütün zor şartlara rağmen üretimden kopmuyor. Bu büyük bir şanstır. Çiftçilerimiz, çalışıyor, üretiyor ama yeterince para kazanamıyor. Çözülmesi gereken sorunlarımız var. Bu sorunlar çözülür ve yeterli destek verilirse çiftçilerimiz üretimden kopmaz ve 2022 yılında üretimde sıkıntı yaşamamayız.

Sıradaki Haber
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.